26 Ocak 2017 Perşembe

Pamuk Şekerinin ve Akide Şekerinin Şapkaları:))))))))))))))) Oğlum Yahyanın Yıl Sonu:))))))))

Hamdolsun veren RABBİMe güzelliklerim büyüyorlar ablaları  teyzeleri:))))MAŞALLAH...... sizlerde yavrularınızı sağlıkla selametle analı babalı büyütün inşallah.....babası şehit düşen  annesi babası vefat eden kuzularımada RABBİM hayat kolaylığı yaşam sevinci versin metanetlik versin.... Devletine milletine hıyanetlik etmeyen evlatlar yeşersin yetişsin inşallah
benim torunlarımda(beraber) hayırlısıyla salih adam saliha hatun yetişsinler(aminn)Yahyamın yıl sonu gösterisi yarı yıl karne heyecanı vardı...Oğlum paşam Sakarya türküsünü ezberledi.... harikaydı yavrum MAŞALLLAH....okuma sırasında duruş ve vurgular çok müthişti:))rabbim selametlik versin 
bizim AİLEDE herkesin ezberidir.... Sakarya türküsü...her ne kadar sakarya türküsü demişsede Üstat(NECİP FAZIL) bizim için destandır öyle değilmi canlar....evet hemen Yahyamın ezberleyip okuduğu sakarya türküsü kopyalayıp ekledim ilerde kendiside okur anneannesinin yazılarını belki:))))))))



İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük! ..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya, sâf çocuğu, mâsum Anadolunun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..

(1949)
Necip Fazıl Kısakürek
 işte ablaları kızlarımın kar şapkaları.......................ayşe feyzamın örülüyor:)))))))
zeynep reyyanım giydi bile....:))))))))))
evet iki kuzenın renkleri aynı:)))))))pembişler ....sağlıkla eskitsinler
emek vermek güzel şeydir....evlatlarımızın fidanlarını kırmadan büyümelerindeki mutluluk meyvelerini görmeyi nasip eylesin ALLAHım



BAKİ MUHABBETLERİMLE DOSTLARIMM...........